BİPOLAR BOZUKLUK
BİPOLAR BOZUKLUK
Bipolar bozukluk nedir ?
Bipolar bozukluk, eski adıyla Manik-Depresif bozukluk manik, hipomanik ve depresif ataklarla karakterize bir psikiyatrik hastalıktır. Psikiyatrik hastalıklar sınıflandırılmasında, ‘duygudurum bozuklukları’ içinde yer almaktadır. Bu halde, duygulanım (affect) ve duygudurum (mood) kavramlarından bahsetmek de faydalı olacaktır. Duygulanım bir kişinin içinde bulunduğu geçici ruh halidir. Anlık değişebilir, dış faktörlerle ve bizim dışımızdaki hayatla çok ilişkilidir. Örneğin, mutlu, kızgın, heyecanlı olmak birer duygulanımdır. Benzetme yapmak gerekirse ‘misafir’ gibidir, eve gelip gider. Duygudurum ise, kişinin uzun süreli içinde bulunduğu kalıcı ruh halidir.
Bipolar, kelime anlamı olarak ‘iki uçlu’ anlamına gelmektedir. Bir uçta aşırı neşe, hareketlilik, heyecan ve yükselmiş duygudurumu varken diğer uçta aşırı düşmüş, enerjisini yitirmiş, karamsar, çökkünleşmiş duygudurum .Bütün bu keskin değişimler hastanın günlük yaşamını ciddi oranda etkiler, işini yapmasını, aile yaşamını sürdürmesini, bilişsel fonksiyonlarını devam ettirmesini çok zorlaştırır. Zaman zaman ataklar hastaneye yatış gerektirecek kadar ağır olabilir.
Bipolar bozuklukta görülebilen manik ataklar, Psikotik özellikli, postpartum başlangıçlı, mevsimsel özellikli ve hızlı döngülü olmak üzere 4 alt tipe ayrılır. Psikotik özellikli ataklar esnasında, sanrılar (halüsinasyonlar) ve hezeyanlar görülebilir. Hasta ve etrafındakiler için tehlike arz edebileceğinden genelde hastanede tedavi edilir. Mevsimsel özellikli olan manik ataklar ise genelde yaz ve bahar dönemlerinde, havanın güzelleşmesine paralel artış gösterir. Postpartum başlangıçlı olanlar, doğum sonrası başlar. Hızlı döngülü olanlar ise senede 4’ten fazla atağın görüldüğü atakları ifade eder.
Bipolar bozukluğun genel olarak kabul edilen 4 alt tipi vardır. Bipolar I, Bipolar II, siklotimik bozukluk ve tanımlanmamış bipolar bozukluk. Bipolar I, tanısı için hasta mutlaka hayatında en az 1 kez manik atak geçirmiş olmalıdır. Bipolar II için ise manik atak geçirmiş olmak şartı mevcut değildir. Hastanın yalnızca depresif ataklar geçirmesi ile de görülebilir. Bu açıdan tanısı en zor konan bipolar tipidir, sıklıkla majör depresyon tanısı alırlar ve bu yüzden tedavileri gecikir. Siklotimik bozukluk ise hipomanik ve depresif atakların birbirini izlediği ve hastanın sık sık bu döngüyü yaşadığı nispeten daha hafif bir bipolar bozukluk tipidir.
Bipolar bozukluğun ya da benzer semptomların altında alkol ve madde kullanımı, başka ilaçlar, organik beyin hastalıkları gibi sebeplerin yatabileceği unutulmamalı, bunlar iyi tetkik edilmelidir.
Bipolar bozukluk belirtileri nelerdir ?
Bipolar bozukluk temel olarak duygudurumun yükseldiği (eleve olduğu) ‘mani’ , maniden biraz daha düşük şiddette ama yine duygudurum yüksekliği görülen ‘hipomani’ ve duygudurumun düşüp çökkünleştiği (deprese olduğu) ‘depresyon’ dönemlerinden oluşur.
MANİ döneminde hastalar pek çok alışılmışın dışında hareket sergileyebilir. Bunlardan bazıları şöyle olabilir;
- Artmış özgüven ve yükselmiş ruh hali
- Uyku ihtiyacında ve süresinde azalma
- Uyku süresi ve ihtiyacında azalmaya tezat oluşturacak bir enerji yüksekliği
- Aşırı hareketlilik
- Fazla konuşmak, konuşmaya başlayınca susmamak
- İştah açılması
- Kilo alma ya da kilo verme
- Fikir uçuşması (düşüncelerin birbirini kovalıyormuş gibi hızlıca geçmesi)
- Dikkat ve konsantrasyon azalması
- Günlük iş/okul performansında düşüş
- Normalde harcamayacağı kadar para harcamak (ihtiyacı olmayan şeyleri almak, çok miktarda borç para vermek gibi)
- Dürtüsel ve tehlikeli olabilecek davranışlar (aşırı hızlı araba kullanmak, bilmediği, yapmadığı tehlikeli sporlara ani ilgi göstermek gibi)
- Cinsel istekte artma
DEPRESYON
döneminde ise hastaların duygu durumunda çökkünlük izlenir. Bu çökkünlük hepimizin sıklıkla deneyimlediği gibi basit, sıradan bir moral bozukluğu gibi olmamalı, hastanın günlük yaşamını sürdürmesine engel olacak düzeyde olmalıdır. Bu duruma depresif atak adı verilir. Depresif atakta ise şu semptomlar izlenebilir;
- Mutsuz, hüzünlü ve üzüntülü ruh hali
- Umutsuzluk, boşluk veya değersizlik hissi
- Kolay alınma, kolay sinirlenme
- Daha önce keyifle yaptığı aktivitelerden, hobilerden, ilgi alanlarından artık keyif almama
- Enerjisizlik, keyifsizlik
- Çok uyuma, uyku süresinde artma buna rağmen dinlenmemiş ve yorgun uyanma
- Az uyuma, uykuya dalmada güçlük, sık sık uyanma
- Dikkatte ve bilişsel fonksiyonlarda azalma
- Ölüm düşüncesi, intihar düşüncesi ve planlaması ya da intihar girişimi
Özellikle kalın punto ile yazılmış olan belirtiler depresif atak için olmazsa olmaz belirtilerdir.
Bipolar bozukluk nedenleri nelerdir ?
Bipolar bozukluğun, henüz sebebi tam olarak bilinmemektedir. Genetik geçiş diğer psikiyatrik hastalıklardan daha yüksektir. Bir ebeveyninde bipolar bozukluk görülen çocukların %8, tek yumurta ikizinde bipolar bozukluk olan kişilerin ise %35 ihtimalle bipolar bozukluğa sahip olması bunu kanıtlayan bir veridir. Fakat tam olarak belirli genlerle aktarılan, aile içinde doğrudan alt nesillere geçen bir hastalık değildir. Ortaya çıkması için çevresel faktörler ve genetiğin bir araya gelmesi gerekir.
Çevresel faktörlerin en önemlisi aile yaşamıdır. Genetik yatkınlığı olan kişilerde aile yaşamının da destekleyicilikten ve şefkatten uzak olması, iletişim eksikliği yaşanması, boşanmalar, sık yaşanan tartışmalar, aile içi her tür şiddet yatkınlığı tetikleyerek hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştıracaktır.
Bipolar bozukluk için hangi doktor ve hangi bölüme, ne zaman gidilmeli ?
Bipolar bozuklukla ilgilenen bölüm Ruh ve Sinir Hastalıkları (Psikiyatri) bölümüdür. İlgilenen doktorlar da psikiyatristlerdir. Hastalığın psikolojik bir hastalık olmasından kaynaklı bazen hastalardaki problemleri psikologlar da fark edebilir. Psikologlar doktor değildir. Organik (beyin kimyasıyla doğrudan ilişkili) hastalıkları tedavi etme yetkinlikleri yoktur. Böyle bir durumda, bipolar bozukluğun kesinlikle psikiyatristlerce tedavi edilmesi gereken organik bir hastalık olduğu unutulmamalı ve hasta ruh ve sinir hastalıkları bölümüne yönlendirilmelidir.
TEDAVİSİ
Bipolar bozukluk teşhisi
Bipolar bozukluk teşhisinde ilk adım bipolar bozukluğun alt tipine karar vermektir. Bipolar bozukluğun temel olarak tanımlanmış 4 alt tipi vardır; Bipolar I, Bipolar II, Siklotimik bozukluk ve tanımlanmamış bipolar bozukluk.
Bipolar I bozukluk teşhisi koymak için hastanın yaşam süresi boyunca en az 1 kere manik atak geçirmiş olması gerekmektedir. Bir yükselmiş duyguduruma manik atak teşhisi konabilmesi için, belirtiler başlığında saydığımız belirtilerin belli bir miktarının hastada en az 1 hafta boyunca, haftanın neredeyse her günü yaşanması gerekir. Ayrıca, bu belirtilerin hastanın fonksiyonelliğini bozacak (günlük hayatını pek çok açıdan engelleyecek) düzeyde olması şartı mevcuttur. Son olarak da bu belirtilerin, herhangi bir ilaç, madde kullanımına yada başka bir tıbbi duruma dayanmaması gerekir.
Bipolar II bozukluk teşhisi koymak için, manik atak geçirmiş olmak gerekmemektedir. Yalnızca depresif atak teşhisi konabilmesi yeterlidir. Depresif atak teşhisi koymak için, belirtiler başlığında saydığımız belirtilerin belli bir miktarının en az 2 hafta boyunca, haftada neredeyse her gün devam etmesi ve içlerinde mutlaka depresif modda olmak veya ilgi-istek azalması semptomunun bulunması gerekir. Ayrıca, bu belirtilerin hastanın fonksiyonelliğini bozacak (günlük hayatını pek çok açıdan engelleyecek) düzeyde olması şartı mevcuttur. Son olarak da bu belirtilerin, herhangi bir ilaç, madde kullanımına yada başka bir tıbbi duruma dayanmaması gerekir.
Yalnızca depresif atakla tanı alabilmesi, başta depresyon (unipolar duygudurum bozukluğu) olmak üzere pek çok hastalıkla ayırıcı tanısının yapılmasını zorlaştırmaktadır.
Siklotimik bozukluk teşhisi koymak için, hastanın depresif veya manik atak tanımını tam olarak karşılamayan atakları en az 2 sene (ergen ve çocuklarda 1 sene) art arda yaşanması gerekir. Aralarında 2 aydan daha uzun zaman bulunmamalı ve birbirini takip eden nitelikte olmalıdır. Ayrıca, bu ataklar manik, hipomanik yada depresif atak tanımlarının hiçbirine tam olarak uymamalıdır. Belirtileri daha iyi açıklayacak bir psikiyatrik hastalık bulunmamalıdır. (şizoaffektif bozukluk, kişilik bozuklukları gibi) . Son olarak da bu belirtilerin, herhangi bir ilaç, madde kullanımına yada başka bir tıbbi duruma dayanmaması gerekir.
Bipolar bozukluk tedavisi
Bipolar bozukluğun maalesef kalıcı bir tedavisi bulunmamaktadır. Tedaviler atakları kontrol altına almak ve hastanın yaşam kalitesini arttırmak ve hastanın kendisine yada çevresine zarar vermesini engellemek üzerinedir.
Hastalığın alt tipi belirlendikten sonra tedavi safhası vakit kaybetmeden başlamalıdır. Tedavide esas olarak psikoterapi + ilaç tedavisi en çok tercih edilen rejimdir. İlaç tedavisinden, alt başlıklarda detaylı olarak bahsedilmiştir.
Psikoterapi, hastanın duygulanımlarını düzenleyip yeni ataklara girmesine engel olma amacı taşır. Hastanın stres yönetimini öğrenmesi, atakları başlatabilecek gelişmelere karşı direnç kazanması en önemli kazanımdır. Bunun yanı sıra, hastanın ilaç tedavisine uyumunun artması ve bipolar bozuklukla beraber seyreden başka psikolojik durumlar varsa bunların tedavisi için de psikoterapinin etkinliği kanıtlanmıştır. Psikoterapi en sık bilişsel-davranışçı terapi yöntemiyle uygulanmaktadır. İlaç tedavisi olmadan yeterli bir etkinliği olmayıp destekleyici tedavi olarak önemlidir.
Bipolar bozukluk tedavi edilmezse
Bipolar bozukluk tedavi edilmezse, mani ve depresyon dönemlerinin süresi uzar ve ataklar şiddetlenir. Ataklar arasındaki semptomsuz iyilik dönemi kısalır. Sık yaşanan ataklar hastanın günlük yaşantısından kopmasına, akademik uğraşlarını sürdürememesine, aile ve sosyal çevresiyle ilişkisinin bozulmasına ve neticesinde işlevselliğinin çok ciddi düzeyde bozulmasına yol açar. Bu şekilde hayat akışından gittikçe kopan hasta özellikle depresyon dönemlerinde intihar girişimlerinde bulunabilir ve sonuca ulaştırabilir.
Bipolar bozukluk mutlaka tedavi edilmesi gereken, tedavi edilmenin yanında sürekli kontrol altında tutulması ve izlenmesi gereken bir hastalıktır. Bu süreçte hasta yakınlarına çok iş düşmektedir. Hastalar mümkün olduğunca gözlemlenmeli, duygudurumlarında bir düşme ve tırmanma olması durumunda doktora başvurulmalıdır.
Bipolar bozukluğa ne iyi gelir ?
- Bipolar bozukluk için de diğer tüm psikiyatrik durumlar gibi çevresel destek en önemli faktördür. Hastalar mutlaka yakınlarıyla iyi ilişkiler içinde olmalı, yargılanmamalı, stres ve baskı altında hissetmemelidir.
- İş yerinde veya akademik hayatta da stres seviyesini mümkün olduğunca aşağı çekmeleri gerekir. Stres yönetimi için gerekirse psikoterapi alınmalı, bu durumda yapılacaklar öğrenilmelidir.
- Düzenli ve yeterli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak çok faydalıdır.
- Madde kullanımı ve ilaç istismarı mutlaka önlenmelidir.
- Alkol mümkün olduğunca az alınmalıdır. Hiç alınmaması tavsiye edilir.
- Uyku düzeni sağlamak, stresin azalması ve hayat rutininin oturması için önemlidir. Uykunun mutlaka yeterli sürede (en az 7 saat) ve doğru zamanda gece uykusu olarak alınması gerekir.
- Nefes egzersizleri, meditasyon, yoga gibi stres azaltıcı aktiviteler iyi gelebilir.
- Hobi edinmek ve keyifli vakit geçirmek iyi gelebilir.
- Kişisel problemler ve günlük yaşanan stresle başa çıkma yöntemleri öğrenilmeli ve bu konuda gelişim sağlanmalıdır.
Bipolar bozukluğa ne iyi gelmez ?
- Stresli ve olumsuz yaşantılar bipolar bozukluğu en çok tetikleyen faktörlerin başında gelir.
- Hastalar yalnız yaşayabilir fakat duygusal olarak yalnızlık ve terk edilmişlik hissi yaşamalarının önüne geçilmelidir. Ayrıca sürekli gözlem altında tutulmaları ve ihmal edilmemeleri atakların zamanında yakalanması ve tedavi edilmesi için çok faydalı olur.
- Alkol ve madde kullanımı atakların sıklığını arttırır.
- Gebelik ve doğum sonrası dönem kadın hastalarda ataklara yol açabilir.
- Menepoz
- Aşırı çay ve kahve tüketimi
- Guatr özellikle hipotroidi
- Yaşam düzeninde ani değişiklikler (bir yakını kaybetmek, taşınmak, işten kovulmak gibi) atakları arttırabilir.
- Havanın çok kapalı olması depresif atakları, çok sıcak ve güneşli olması ise manik atakları provoke edebilir.
- Herhangi bir ekstra bedensel ya da ruhsal hastalık sahibi olunması hastayı strese sokabilir.
- Bipolar bozukluk için kullanılan ilaçlar, özellikle de lityumun kandaki düzeyi pek çok ilaçtan etkilenerek artıp azalabilir. Bunun önüne geçilmesi için başka bir ilaç kullanılacağı zaman doktorunuzu mutlaka bilgilendirin.
- Su tüketim azlığı, tuz tüketminin artışı lityum atılımını bozacağından mutlaka engellenmelidir.
- Kontrolleri kaçırmak ve ilaç alımlarını aksatmak asla önerilmez, bu konuların titizlikle üzerinde durulmalıdır.
Bipolar bozukluk ilaçları
Bipolar bozukluğun tedavisinde kullanılan temel ilaç grubu duygudurum stabilizatörleridir (dengeleyicileri). Bunların yanında depresif dönemlerde antidepresanlar, manik yada depresif dönemlerin kontrol altına alınamadığı durumlarda ise anti-epileptikler dediğimiz esas olarak epilepsi (sara) hastalığı için üretilmiş ilaçlar kullanılır. Bazen duygudurum stabilizatörlerinin etkisini güçlendirmek amacıyla esas amacı şizofreni tedavisi olan antipsikotikler de kullanılabilir.
Lityum: Lityum elementinin tuz haline getirilmiş ilaç formudur. Tam olarak mekanizması bilinmese de manik ve hipomanik atakları azaltmada çok başarılıdır. Düzenli ve doğru kullanıldığında depresif atakların önlenmesinde de faydalı olduğu bilinmektedir. Bu sayede bipolar bozukluk tedavisinde ilk sırada kullanılan, ‘altın standart’ ilaç olarak kabul edilmektedir. Lityum tedaviye dirençli depresyon tedavisinde de kullanılmakta olumlu etki etmektedir. Hastaların yaklaşık %40’ı lityuma cevap verir. Cevap vermeyenler için ileri yada alternatif tedavilere geçilmesi gerekir.
Oral yoldan (ağızdan) hap formunda, genelde günde 2-3 doz olarak kullanılır. Tok kullanılması tercih edilir. Diğer ilaçlarla sık etkileşime geçer bu sebepten başka hastalıklara sahip hastalar mutlaka doktorlarını lityum kullandıklarından haberdar etmelidir. Lityum atak dönemlerinde de aradaki semptomsuz dönemlerde de kullanılması gereken bir ilaçtır ara verilmez.
Lityum konusunda bilinmesi gereken önemli bir husus da yan etkileridir. Maalesef lityum pek çok yan tesire sahiptir. En sık görülen bulantı-kusma, ishal gibi sindirim sistemi yan etkileridir.
Santral sinir sistemi yan etkilerine bağlı olarak da, baş dönmesi, zihin bulanıklığı, duygularda donuklaşma ve titreme görülebilir.
Lityum kullanımına başlamadan önce doktorunuz mutlaka, tiroit ve böbrek testlerinizi görmek isteyecektir. Bunun sebebi Lityumun tiroit dokusunda birikebilmesi ve böbreklerden atılıyor olmasıdır. Böbreklerden atılan tuz türevi bir madde olduğu için sık idrara çıkma isteği ve susuzluk hissi yaşatabilir.
Lityum, kalbin işleyişine de önemli düzeyde etki edebilmektedir. Kalp atış hızında artış ve düzensizlik yapabilir. Bilinen bir kalp hastalığınız varsa lityum kullanımından önce mutlaka doktorunuzu bilgilendirmelisiniz. Kalp hastalığınız olmasa bile kalp atışınızda bir değişim (çarpıntı hissi gibi) hissederseniz mutlaka doktorunuzla iletişime geçmelisiniz.
Eğer akne (sivilce), dermatit, sedef, egzama gibi cilt rahatsızlıklarınız varsa lityum kullanımıyla alevlenebilir yoksa başlayabilir.
Lityum kullanılırken en önemli faktörlerden biri de gebelik durumudur. Kullanılırken gebe kalınması durumunda bebekte Ebstein anomalisi denen bir kalp hastalığına yol açabilir. Benzer şekilde emzirmede de ‘gevşek bebek sendromu’na yol açtığı bilinmektedir. Gebe kalma planı olan hastalar mutlaka doktorlarını bilgilendirmeli ve ilaç değişimine gitmelidir.
Lityum bağımlılık ve bırakıldıktan sonra yoksunluk sendromu yapmaz.
Bu yan etkilerinden ötürü mutlaka lityum kullanılırken çok dikkatli olunmalıdır. Lityum kanda hep belli düzeyde bulunması gereken bir maddedir. Azalıp artması hastalığın gidişatını etkileyeceğinden doktorunuz sık aralıklarla kontrol etmek isteyecektir. Kontrolleri aksatmamak, ilaç dozunu doktordan habersiz kendi kendinize arttırıp azaltmak asla yapılmaması gereken şeylerdir.
Valproat (Valproik asit): Lityum tedavisinde en sık kullanılan 2. İlaçtır. Lityum gibi, hem manik hem depresif hem de koruma döneminde kullanılır. Aslında bir antiepileptik ilaçtır. (Sara hastalığı tedavisi için geliştirilmiştir.) Lityum tedavisine yanıtsız, sık döngülü hastalık geçiren (yılda 4 nöbetten fazla) yada atakların sert geçtiği, psikotik özellikli (gerçeklikten kopuşların yaşandığı) nöbetler yaşayan hastalar esas kullanım grubunu oluşturur. Lityumla beraber yada tek başına alınabilir. Yan etkileri arasında kilo alımı en çok öne çıkandır. Saç dökülmesi ve kadınlarda regl (adet) dönemi düzensizliği yapabilir. Kanda belli düzeyde bulunması gerekir, kontrollerin aksatılmaması düzey ayarlanması bakımından çok önemlidir.
Karbamazepin: Valproat gibi bir antiepileptik (sara hastalığı için kullanılan) ilaçtır. Kanda hep belli düzeyde bulunması gerekir. Doz ayarlaması çok önemli olup, kullanıldığı esnada karaciğer fonksiyon testleri düzenli takip edilmelidir. Lityum ve valproat gibi atak dönemlerinde de koruma dönemlerinde de ara vermeksizin kullanılır.
Lamotrijin: Valproat ve karbamazepin gibi bir antiepileptik (sara hastalığı için kullanılan) ilaçtır. Daha çok depresif dönemlerin tedavisi için kullanılmaktadır. Diğer duygudurum düzenleyicilerden farklı olarak gebelikte kullanılabilir olması tercih sebebidir. Steven-Johnson sendromu dediğimiz akut bir yan etkiye sebep olabilir. Bu ciltte kızarıklıklar, bül benzeri yapılar oluşabilen bazen iç organları da tehdit eden ciddi bir sendromdur fakat görülme sıklığı oldukça düşüktür.
Antipsikotikler: Esas amaçları şizofreni ve benzeri psikotik hastalıkların tedavisidir. Atakların kontrol altına alınmasının zorlaştığı ve yan etkileri tolere edebilecek (kaldırabilecek) seçilmiş hastalarda tedaviye eklenebilir. Daha çok hastaneye yatış gereken durumlarda acil kullanılırlar.
Tipik ve atipik antipsikotikler olarak 2 gruba ayrılırlar. Tipik antipsikotikler, daha önce bulunmuş yan etki bakımından daha ağır ilaçlardır. Bunlar arasında, Haloperidol, Klorpromazin, Trifluperazin bulunur. Yan etkilerini engellemek için biperiden ile birlikte kullanılırlar.
Atipik antipsikotikler ise tipiklere göre belirgin olarak daha az yan etki yapar. Ketiapin, Olanzapin, Aripiprazol, Risperidol bu ilaçlardan bazılarıdır. Kullanımlarındaki kolaylık nedeniyle son yıllarda giderek daha fazla tercih edilmektedirler. En önemi yan etkileri kilo alımı, kolesterol fazlalığı, tansiyon artışı, diyabete yatkınlık gibi durumlar olup bunlar birleşip metabolik sendrom dediğimiz tabloya yol açabilir.
Antidepresanlar: Antidepresanlar daha çok depresyon dönemlerinde duygudurum düzenleyicilere yardımcı olarak kullanılırlar. Mani döneminde kullanılmaları sakıncalı olup ataksız ara dönemlerde de mani dönemine kayma durumu yaratabilirler. Bu yüzden tek başlarına kullanılmaları bipolar bozuklukta pek tercih edilmez. Duygudurum stabilizatörleriyle birlikte verilmeleri daha uygundur.
Antidepresanlar içinde maniye kayma eğilimini en çok arttıranlar trisiklik antidepresanlardır, dikkatli kullanılmaları gerekir.
Gebelikte bipolar bozukluk
Gebelikte bipolar bozukluk maalesef üzerinde tam olarak anlaşılmış bir konu değildir. Çünkü bunun için gereken düzeyde ve büyüklükte araştırma dünya çapında da ülkemizde de henüz yapılamamıştır. Bipolar bozukluğun hamilelik döneminde yatışacağına dair eski bir inanç mevcuttur fakat bu her zaman geçerli değildir. Tam tersi, ilaç kullanımındaki değişikliklerden kaynaklı atak sıklığı ve şiddeti artış gösterebilmektedir. Gebelikte mümkün olduğu kadar
Gebelikte bipolar bozukluğun yönetiminde karşımıza çıkan en önemli problem ilaçlar ve yan etkileridir. En sık tercih edilen ilaç olan lityum bebekte Ebstein anomalisi (ciddi bir kalp hastalığı) oluşmasına neden olur. Bu nedenle bebeğin organlarının oluşma aşamasında yani ilk 3 ayda kullanılmaktan kaçınılır. Fakat bazen doktorunuz tarafından fayda-zarar karşılaştırması yapılarak kullanımı önerilebilir. Lityum kullanımı kesilmeyecekse mutlaka gebeler bol su içmeli ve tuz tüketimini normal sınırlarda tutmalıdır.
Valproik asit ve karbamazepin gibi antiepileptik ilaçlar ise ‘Nöral tüp defekti’ dediğimiz komplike bir probleme yol açar. Çocuğun sinir sistemini oluşturacak olan ana yapıda bozukluklar yaratabilir. Lamotrijin, valproat ve karbamazepinden farklı olarak gebelikte daha güvenli kabul edilmektedir.
Antipsikotikler içinde ise tipik diye adlandırılan sınıf gebelikte nispeten daha güvenli bulunmuştur.
Antidepresan ilaçlar ise, duygudurum düzenleyiciler olmadan tek başına kullanılmaya başlarsa özellikle manik ataklarda artışa sebep olabilir.
(İlaçlar hakkında detaylı bilgi bipolar bozukluk ilaçları başlığı altında verilmiştir.)
Gebelikte bipolar bozukluk tedavisinde öne çıkan en yan etkisiz yöntem ise EKT dediğimiz, Elektrokonvülsif terapidir. EKT, halk arasında elektroşok olarak da bilinmektedir. Sanıldığı gibi korkunç bir tedavi yöntemi olmayıp artık genel anestezi altında hastanın maksimum konforu düşünülerek uygulanmaktadır. EKT gebelik dışında da kullanılabilen bir tedavi yöntemidir fakat normal zamanda ilaçla kontrol sağlanabilirken gebelikte atak kontrolü sağlayan ilaçların çoğu ciddi yan etkilere sahiptir. Bu sebeple EKT bir adım öne çıkmaktadır.
Çocuklarda bipolar bozukluk
Bipolar bozukluk, çocuk ve ergenlerde de görülebilen bir hastalıktır fakat erişkinlerden belli başlı farklılıkları vardır. En önemli farklarından biri erişkinlerde manik ataklarda görülen neşeli ve yüksek duygudurum çocuk ve ergenlerde yerini irritabiliteye bırakır. İrritabilite, çabuk öfkelenme ve aşırı sinirlilikle kendini gösteren bir durumdur.
Başka bir önemli farklılık, çocuklarda ataklar erişkinlerden daha hızlı döngülü ve genelde karma özellikte olur. Aynı anda hem manik hem depresif atak semptomları gösterebilirler.
Genel olarak tüm psikiyatrik hastalıklarda geçerli olan bir durum da maalesef erken yaşta başlayan durumların daha zor tedavi edilen, daha sık nükseden ve kronikleşmeye meyilli olmasıdır. Bu açıdan dikkatle izlenmeli, tedaviye maksimum uyum sağlanmalıdır.
Çocuklarda bipolar bozukluk dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile beraber görülebileceği gibi bazen bu şekilde yanlış da tanımlanabilir. Çocuklarda alışılmışın dışında davranışlar görülürse vakit kaybetmeden bir çocuk ruh ve sinir hastalıkları uzmanına başvurulması gerekmektedir.
SSS
Bipolar bozukluk düzelir mi, geçer mi?
Eğer düzelmeyi grip olup iyileşmek gibi algılıyorsak o şekilde bir düzelme yaşanmaz. Bipolar bozukluk bir ömür tedavi almayı ve yaşam stilini hastalığa göre düzenlemeyi gerektirir. Fakat bu karamsar bir cevap olarak algılanmamalıdır. İlaçlar düzenli kullanıldığı, tedaviye ve hayat stiline dikkat edildiği takdirde bipolar hastaları da normale çok yakın hayatlar yaşabilirler. Zaten çoğu hasta atak dönemleri arası normal modda olur.
Bipolar bozukluk genetik mi? Anneden-babadan geçer mi?
Bipolar bozukluk tamamen genetik değildir fakat genetiğin hastalık üzerinde önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Bipolar hastalığınız varsa bunu çocuğunuza geçirme ihtimaliniz vardır fakat %100 değildir. Herhangi bir oran da verilemez.
Bipolar bozukluk kaç yaşında başlar ? Doğuştan mıdır ?
Bipolar bozukluk için doğuştan denemez, doğuştan getirdiğimiz genlerin hastalıkta etkisi vardır fakat genelde tanı alma yaşı ergenlik sonrasıdır. 20-45 yaş aralığı en riskli dönemdir. Yaşlılıkta ve çocuklukta nadir görülür.
Bipolar bozukluk kimlerde görülür?
Bipolar bozukluk herkeste görülebilir. Özellikle bir ırka, cinsiyete, sosyal statüye, maddi duruma vb has değildir. Ailesinde bipolar hastalık olanlarda görülme olasılığı toplumun diğer kesiminden biraz daha fazladır. Ayrıca stresli yaşam, alkol madde bağımlığı, duygusal iniş çıkışlar, travmalar hastalığın ortaya çıkmasını hızlandırabilir.
Bipolar bozukluk tehlikeli bir hastalık mıdır, öldürür mü ?
Bipolar bozukluk özellikle atak dönemlerinde tehlikeli davranışlar sergilemeye neden olabilir fakat doğrudan hayati tehlike yaratan bir hastalık değildir.
Bipolar bozukluk hastaları tehlikeli midir, yalan söyler mi, şiddet uygular mı?
Bipolar bozukluk hastaları ataklar arası dönemde kişilikleri nasılsa o şekilde davranırlar. Sağlıklı insanlardan çok farklı değillerdir. Yalnız atak dönemlerinde dürtüsel davranışlar sergilerken insanlara dolaylı olarak zarar verebilirler. Örneğin para harcadığını gizlemek için yalan söyleyebilir, ya da postpartum (doğum sonrası) mani atağı sırasında bebeklerine zarar verebilirler. Bunların hepsi düzenli ilaç kullanımı, terapi ve gerekirse hastane tedavisi neticesinde düzelebilir yada engellenebilir. Tedavisini alan, hayat düzeni sağlanmış bipolar hastalarından korkmaya hiç gerek yoktur.
Bipolar bozukluk şizofreniye ya da başka bir hastalığa dönüşür mü?
Hayır, bipolar bozukluk şizofreniden farklı bir hastalık grubundadır ikisi arasında bir ilişki yoktur, birbirlerine dönüşmezler. Fakat bazen manik ataklar esnasında psikotik (hezeyanların, halüsinasyonların görüldüğü özellikte) semptomlar ortaya çıkabilir. Bunlar tedaviyle kontrol altına alınır ve atak geçtiğinde kaybolur.
Bipolar bozukluk evlenmeye engel midir?
Bipolar bozukluk evlenmeye engel bir durum değildir. Yalnız genetik geçiş gösterebileceği bilinmeli, gebelik kararı buna göre verilmelidir. Aynı zamanda bipolar bozukluğa sahip bir bireyle evlenmek ciddi bir sorumluluk sahibi olmak demektir. Bunların hepsi göz önünde bulundurulmalıdır.
Bipolar bozukluk çalışmaya/okumaya engel midir?
Hayır değildir. Bipolar bozukluk yaşayan bireyler genel olarak atak arası dönemlerde gayet normaldir. Çalışabilirler, okuyabilirler, günlük hayatlarında kısıtlama olmaz. Yalnız sürekli kullandıkları ilaçların yan etkileri konsantrasyon düşüklüğü, uyku hali gibi semptomlara yol açabilir. Bu durumda doktorlarıyla konuşmaları ve gerekirse ilaçlarını değiştirmeleri gerekir. Her ilaç da her yan etkisini her hastada göstermez. Bunlar tamamen kişiye özeldir.
Atak zamanlarında izin kullanmaları gerekebilir. İş başvurularında mutlaka tıbbi durumun iş sahibine belirtilmesi gerekir.
Bipolar bozukluk hastalarına nasıl davranılmalıdır?
Bipolar bozukluk yaşayan bireylere her zaman stresten, kaygıdan ve üzüntüden uzak olmaları tavsiye edilir. Doğal olarak hasta yakınlarının da bunun bilincinde olması mümkün olduğunca hassas davranmaları gerekir. Özellikle atak zamanlarında destekleyici olunmalı, hasta hiçbir şekilde yargılanmamalı, sorgulanmamalı, yadırganmamalıdır. Tartışmaktan ve ikna etmeye çalışmaktan kaçınılmalıdır. Ataklar arası dönemde hastalar hep gözlemlenmeli, atakların başlangıç semptomları görüldüğü zaman hasta nazikçe doktoruna yönlendirilmelidir. Zaten bipolar bozukluğu olanlar anlama ve kavrama engeli yaşayan bireyler değildir. Kendi durumlarını farkındadırlar.
Bipolar bozukluk atakları ne kadar sürer?
Bu tamamen hastaya özgü gidişatla ilgilidir, net bir cevabı yoktur. Genel olarak manik ataklar en az 1 hafta, hipomanik ataklar 4 gün, depresif ataklar 2 hafta sürer.